Gerçek İslam’ın Üstünü Örten Perde: Sahte Din Anlayışı ve Çarpıtılmış Dindarlık

Yıllardır İslam adı altında yaşatılan pek çok şeyin, aslında ne Kur’an’da ne de Peygamber Efendimiz’in hayatında yeri olmadığını fark edenlerin sayısı artıyor. Gerçek İslam ile sahte din anlayışı arasındaki fark, artık göz ardı edilemeyecek kadar derin. Kimi insanlar iyi niyetle geleneklerine bağlı kalırken, kimileri ise bilinçli ya da sistematik bir şekilde uydurulmuş bir İslam algısını yaşatmaya devam ediyor.

İslam, Allah’ın indirdiği son ve evrensel dindir. Temeli tevhid, yani yalnızca Allah’a kulluk etmektir. Fakat tarih boyunca bu saf mesaj, çeşitli kültürel etkiler, siyasi çıkarlar ve geleneksel kalıplar sebebiyle bozulmaya, sulandırılmaya çalışılmıştır. Bugün hâlâ Kur’an dışı uygulamalar, toplumun geniş kesimleri tarafından “dinin bir parçasıymış gibi” yaşatılıyor. Oysa bunların çoğu, uydurulan hadislerle, hurafelerle ve kültürel alışkanlıklarla beslenmiş bir sahte dindarlık ürünüdür.

Kur’an’da Olmayan Din: Kutsal Günler, Kandiller, Bid’atler ve Uydurma Hadisler

İslam toplumlarında her yıl kandil geceleri kutlanır: Mevlid Kandili, Regaip, Miraç, Berat... Bu geceler elbette kötü niyetle kutlanmaz. Fakat şu soru artık ciddi şekilde sorulmalı:
Kur’an’da kandil var mı?
Peygamber Efendimiz bu günleri kutladı mı?
Bu günlerin bir ibadet yönü var mı?

Cevap net: Hayır. Kur’an’da ne bu gecelerin adı geçer, ne de bir ibadet olarak önerilir. Bu uygulamalar, asırlar sonra ortaya çıkan geleneksel dindarlığın ürünüdür. Öyle ki bazı kandil gecelerinde insanlar fırınlara "kandil simidi" yaptırır ama Kur’an’ı açıp bir ayet okumaz. Çünkü gelenek, aslı geçmiştir.

Uydurma hadisler, bu sahte İslam anlayışının en büyük taşıyıcısıdır. Bazı sözler yüzyıllar boyunca Peygamber’e aitmiş gibi aktarıldı; oysa o sözlerin ne sahih kaynakta yeri vardır, ne Kur’an ile ilgisi. Örneğin:

  • “Kadınlar aklı ve dini eksik varlıklardır.”

  • “Köpeğin bulunduğu eve melek girmez.”

  • “Müzik haramdır.”
    gibi sözler, Kur’an’a aykırıdır ama ne yazık ki “hadis” zannedilerek kutsallaştırılır.

İslam’ın ilkelerini Kur’an yerine bu tür sahte rivayetlerle belirlemek, Allah’ın dinine iftira atmaktır.

Kur’an’da Allah defalarca şöyle buyurur:

“Size ne oluyor da Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylüyorsunuz?” (A’râf Suresi, 33)

Gerçek Dindarlık, İtikatla Değil Teslimiyetle Başlar

Bugün toplumda dindarlık, sakal bırakmakla, baş örtüsüyle, namaz kılarken yüksek sesle dua etmekle özdeşleştiriliyor. Oysa gerçek dindarlık; ahlakla, dürüstlükle, adaletle ve kul hakkı gözetmekle ölçülür. Peygamberimiz (sav), namazdan çok yetim hakkından, sakaldan çok kalp temizliğinden, tesettürden çok tevhidin saflığından söz ederdi.

Kur’an, samimi bir dindarın tanımını açıkça verir:

“...Onlar ki inanırlar, salih amel işlerler, zekât verirler ve yalnızca Rablerine yönelirler.” (Fussilet, 6)

Bugün sahte Müslümanlar; Kur’an’dan bir haber şekilde sadece şekilsel uygulamalara tutunur. Oysa bu, yalnızca dış görünüşle dindarlık oynamaktır. Kalbiyle Allah’a teslim olmayan kişi, Allah’ın katında neyiyle övünebilir?

İlahiyatçılar Ne Diyor?

Bu konuda en dikkat çeken ilahiyatçılardan biri merhum Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’tür. Onun şu sözü bu yazının özeti gibidir:

“Kur’an’ın dediği din ile uydurulan din arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir.”

Aynı şekilde Prof. Dr. Hüseyin Atay da geleneksel İslam yorumlarının Kur’an merkezli olmaktan uzaklaştığını, yeniden Kur’an’a dönülmesi gerektiğini savunur. Diyanet’in 2016’da yayımladığı “Yanlış Algılar ve Doğru İslam” raporunda da hurafelerin, sahte hadislerin ve kültürel bid’atlerin, dinin aslına zarar verdiği açıkça belirtilir.

Allah'ın Dini, Kul Uydurmasıyla Bozulmaz; Ama Kul, Uydurmasıyla Saptırılır

Bugün hepimiz şu soruları sormalıyız:

  • Gerçekten Allah’ın indirdiği dini mi yaşıyoruz?

  • Yoksa toplumun, şeyhlerin, geleneklerin ve bid’atlerin öğrettiği bir versiyonunu mu?

  • Kur’an bizden ne istiyor, biz neleri yapıyoruz?

Unutmayalım:
İslam kolay bir dindir. Sahte din ise zordur; çünkü ruhsuzdur, yük gibidir.
Kur’an yaşatır. Uydurma sözler ise korkutur, baskılar.

O hâlde bir karar vermeliyiz:
Allah’ın vahyine mi teslim olacağız, yoksa insanların icat ettiği bir dine mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalbi Daralanlara İlahi Cevap: İnşirah Suresi

Kur’an Ahlakı Nerede Yaşanıyor? Gerçek İslam Kimde Görünüyor?

Reflecting on Key Qur’anic Verses: Wisdom from Sad, Rahman, Al-A’raaf, and Tegabun